Koku: Bir Katilin Öyküsü - Patrick Süskind | Kitap Yorumu
Kitabın Adı: Koku: Bir Katilin Öyküsü
Orijinal Dil: Das Parfum Die Geschichte eines Mörders
Yazarın Adı: Patrick Süskind
Yayınevi: Can Yayınları
Patrick Süskind'in, Almanya'da ilk yayımlanışında tam anlamıyla olay yaratan, aylarca liste başlarında kalan Koku adlı bu romanı, gerçekte alışılagelmiş çoksatarların oldukça dışında kalan, tarihsel boyutlarda kapsamlı bir toplum eleştirisini sergileyen bir kitap.
Olay, 18. yüzyıl Fransa'sında geçer; kitabın kahramanı Jean-Baptiste Grenouille ise tüm insani duyumlardan ve duygulardan yoksun, salt kokulara karşı görülmedik ölçüde duyarlı ve istediği kokuları üretebilmek için cinayet işlemekten kesinlikle çekinmeyen bir katildir. Herkesin ve her şeyin kokusunu almakta, tüm kokuları üretmekte gerçek bir dâhi olan Grenouille, kendi kokusunun bulunmadığını, onun bulunduğu yerlerde insanların insan kokusunu alamadıklarını anladığı gün, dünyasını da yitirir. Kendisi için tek çıkar yol, başkalarına onun için sanki insanmış izlenimini verebilecek kokular sürünmektir. Toplum içinde bireyselliğini hiçbir zaman edinememiş toplum tekini, kendi benliğinin dışında her şeyi yaratabilmiş dâhiyi sergileyen bu görkemli alegorinin olağanüstü bir akıcılıkla erişilen son bölümü, benzeri herhalde ancak bir Kafka'da görülebilecek bir insanlık trajedisinin simgesidir.
Patrick Süskind'in, Almanya'da ilk yayımlanışında tam anlamıyla olay yaratan, aylarca liste başlarında kalan Koku adlı bu romanı, gerçekte alışılagelmiş çoksatarların oldukça dışında kalan, tarihsel boyutlarda kapsamlı bir toplum eleştirisini sergileyen bir kitap.
Olay, 18. yüzyıl Fransa'sında geçer; kitabın kahramanı Jean-Baptiste Grenouille ise tüm insani duyumlardan ve duygulardan yoksun, salt kokulara karşı görülmedik ölçüde duyarlı ve istediği kokuları üretebilmek için cinayet işlemekten kesinlikle çekinmeyen bir katildir. Herkesin ve her şeyin kokusunu almakta, tüm kokuları üretmekte gerçek bir dâhi olan Grenouille, kendi kokusunun bulunmadığını, onun bulunduğu yerlerde insanların insan kokusunu alamadıklarını anladığı gün, dünyasını da yitirir. Kendisi için tek çıkar yol, başkalarına onun için sanki insanmış izlenimini verebilecek kokular sürünmektir. Toplum içinde bireyselliğini hiçbir zaman edinememiş toplum tekini, kendi benliğinin dışında her şeyi yaratabilmiş dâhiyi sergileyen bu görkemli alegorinin olağanüstü bir akıcılıkla erişilen son bölümü, benzeri herhalde ancak bir Kafka'da görülebilecek bir insanlık trajedisinin simgesidir.
Olay, 18. yüzyıl Fransa'sında geçer; kitabın kahramanı Jean-Baptiste Grenouille ise tüm insani duyumlardan ve duygulardan yoksun, salt kokulara karşı görülmedik ölçüde duyarlı ve istediği kokuları üretebilmek için cinayet işlemekten kesinlikle çekinmeyen bir katildir. Herkesin ve her şeyin kokusunu almakta, tüm kokuları üretmekte gerçek bir dâhi olan Grenouille, kendi kokusunun bulunmadığını, onun bulunduğu yerlerde insanların insan kokusunu alamadıklarını anladığı gün, dünyasını da yitirir. Kendisi için tek çıkar yol, başkalarına onun için sanki insanmış izlenimini verebilecek kokular sürünmektir. Toplum içinde bireyselliğini hiçbir zaman edinememiş toplum tekini, kendi benliğinin dışında her şeyi yaratabilmiş dâhiyi sergileyen bu görkemli alegorinin olağanüstü bir akıcılıkla erişilen son bölümü, benzeri herhalde ancak bir Kafka'da görülebilecek bir insanlık trajedisinin simgesidir.
MERHABALAR!
Az önce blogumda mayıs ayında yazdıklarıma baktım ve gelin görün ki sizinle, kendimle mayıs ayında sadece bir yorum paylaşmışım. Bu sebeple yerimden kalktım bilgisayarımı aldım ve de kendimi bloguma vermeye ardarda olmasa bile sizinle en azından Koku: Bir Katilin Öyküsü adlı kitabın yorumunu paylaşmaya karar verdim. Öncelikle belirtmeliyim ki bu benim için hiiiiçte kolay bir karar olmadı. Çünkü yapmam gereken tonlar ve bizulyonlarca (???) iş var ve ben kesinlikle onları görmemezlikten geliyorum. Şimdi fark ediyorum da yorumu yazmaya karar vermem yapmam gereken işleri yapmaya karar vermemden daha kolay olmuş... Eh napalım....
Öhüm öhüm aslında daha da fazla sizinle çene çalmak ve kitap hakkında konuşmayı uzatmak isterdim ama bu yoruma sırf benim çene çalmamı okumak için gelmediğinizi düşünerek artık kitabın yorumuna geçmek istiyorum.
Öncelikle Almanca'dan dilimize çevrilmiş olan Koku: Bir Katilin Öyküsü birazcık eski bir kitap ve şu ana kadar da herkesin okumuş, duymuş veya izlemiş olduğundan adım gibi emin olduğum bir kitap. Fakat gelin görün ki hala insanlar okumaya, izlemeye devam ediyorlar. (İzlemeye diyorum çünkü Koku adından kitabın film versiyonu da bulunmakta.)
Eğer konuşsaydım size adını telaffuz edemeyeceğimden emin olduğum Jean Baptiste Grenouille adında bir çocuğun, gencin, bireyin etrafında gerçekleşiyor olaylar. Bu genç 18.yy Fransa'sında bir balık pazarında sahipsiz bir genç kadın tarafından dünyaya getiriliyor. Yaşaması imkansız olan Jean Baptiste resmen her zorluktan kurtulup yaşamayı hayata tutunmayı başarıyor. Patrick Süskind'in ağzından okuduğumuz Jean Baptiste kene şeklinde betimlenmiş. Hatta keneden daha kötü bir varlık olarak, kendi kokusu olmayan, şeytanın tohumu olarak çirkin olarak betimlenmiş. Ve Jean Baptiste de kitap boyunca yaptıklarıyla, yaşadıklarıyla Patrick Süskind'in anlattığı betimlemeyi pekiştiriyor. Kendisini canlı bir kişilik olarak anlatıyorum, çünkü kitap boyunca dil ne kadar sizi bazı yerlerde bağlamasa da Patrick Süskind Jean Baptiste'i o kadar canlı anlatmış ki gözünüzün önünde ilk kokularını tasvir ederken, parfüm yapmayı öğrenirken, mağaranın içindeyken ve mağaradan çıktığında yaptıklarını birebir görebiliyorsunuz.
Kitabın beni etkilediğini net bir şekilde yukarıda yazdığım cümlelerden anlayabilirsiniz. Yine de kitaptan etkilenmeme rağmen beni sarmadığını, zorla ilerleyerek okuduğumu da belirtmem gerek. Dili nedense bana ağır, ağdalı ve zoraki geldi. Eh bir de okuyucuya yönelik eleştiri yaptığım için bence dediklerim gayette yerinde. Sizin düşüncenizi bilemiyorum fakat kitabı okuduğunuz andan itibaren pişman olacağını zannetmiyorum. Benim ise bir sonraki dileğim Almanca'yı iyi öğrenebilmek ve bu kitabı bir sonraki okumamda Almanca olarak, kendi dilinde okumak.
BİR SONRAKİ YAZIDA GÖRÜŞMEK ÜZERE!
Sevgiler,
Ecrin
Beni buralarda da bulabilirsiniz;
Ecrin
Beni buralarda da bulabilirsiniz;
Kitabı okumadım ama filmi izlemiştim. Güzel bir filmdi.
YanıtlaSilKesinlikle katılıyorum, ben de filmini beğenmiştim.
SilKitap tavsiye ve değerlendirme için editöre teşekkürler
YanıtlaSilNe demek, ben teşekkür ederim!
SilBu kitap beni çok etkilemişti ya :/ Artık havasından mı, sıradışı hikayesinden mi nedir etkisinden çıkamamıştım :D Filmini daha önce izlemiştim ama, belki de o yüzden o kadar etkilendim. Özellikle sonu beni dumura uğratmıştı :/
YanıtlaSilDüşündükçe bende de kitabın etkisi devam ediyor. Sanırım böyle klasik tarzı ve klasik kitapların havasından dolayı öyle. Gerçekten etkilerinden kolay kolay çıkılmıyor. Ben de hala yoldan geçerken birinin kokusunu aldığımda düşünüp duruyorum. İlerde tekrar okuruz inş :D
Sil